CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, New York temasları, Kıbrıs sorununun çözümü için yeni bir müzakere süreci ve barış inşasına yönelik düşüncelerini paylaşmak için sivil toplum ve sendika temsilcileri ile biraraya geldi.
Erhürman’a, Genel Sekreter, milletvekilleri Fikri Toros, Filiz Besim, Ürün Solyalı ve Erdoğan Sorakın eşlik etti.
Bu sabah Lefkoşa’da Eziç Restoran’da yer alan toplantının başında basına açıklamalarda bulunan Erhürman, bu toplantının kendilerinin New York ziyaretinin ertesiyle ilgili planlandığını ancak o günden bugüne de Kıbrıs sorunu ekseninde yeni gelişmeler yaşandığını belirtti.
Çözüm için müzakere
New York’a 2014’den beri tam üyesi oldukları sosyalist enternasyonal toplantısına katılmak için gittiklerini ve bu yıl “barış süreçlerinin mimarisi” başlığının Kıbrıs sorunu açısından çok uygun bir başlık olduğunu düşündüklerini söyleyen Erhürman, kendilerinin de bir süredir “eğer burada bir çözüm olacaksa bunun Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde, 2 toplumlu, 2 bölgeli federasyon olduğundan kuşku duymadıklarını ama geçmişten birtakım dersler çıkararak niye bu zeminde bir sonuca varılamadığını değerlendirmek ve mimarisini öyle oluşturmak” gerektiğine inandıklarını belirtti.
Erhürman, kendilerinin müzakere olsun diye müzakere istemediklerini sürekli yinelediklerini, kendilerinin sonuca ulaşacak bir müzakereyi istediklerini dolayısıyla müzakereler başlamadan önce yapılacakların son derece önemli olduğunu vurguladı.
Rum liderliğinin yıllar boyunca masadan kalkmasına sebep olan verilere baktıklarını söyleyen Erhürman, siyasi eşitlik meselesinin işin çekirdeğinde yer aldığını, yıllar boyunca Rum liderlerden ‘ben bunu halkıma nasıl’ anlatacağım cümlesini çok sık duyduklarını, bunun da “şuan zaten normal bir üniter devletmiş gibi yönetilen bir yapı var ama federasyon kurulursa Kıbrıslı Türklerin oyu olmadan hiçbir kararın alınamayacağını nasıl açıklarız” demek olduğunu anlattı.
Müzakereler başlasın diye 4 öneri
Erhürman, kendilerinin de görüşmelerinde madem siyasi eşitlik konusu tüm görüşmeleri tıkayan konudur bunu çözmeliyiz diye düşündüklerini ve olabilecekleri 4 maddede açıkladıklarını söyledi.
İlk olarak müzakerelere, dönüşümlü başkanlık kabul edilerek başlansın dediklerini söyleyen Erhürman, müzakere masasına zaman sınırı getirilmesi, müzakerelerin öncekilerde olduğu gibi sıfırdan değil çözüm odaklı, kaldığı yerden başlaması ve müzakereler başlarken BM’nin ‘yine Rum Liderlerinin ayak sürümesiyle masa devrilirse bu statükoya geri dönülmeyecek’ şartını koymasını istediklerini belirtti.
Erhürman, bunların CTP’nin ön şartı olmadığını 4’ünün de BM’nin kendi sözleri olduğunu hatırlattı.
New York’taki görüşmelerinin tümünde de çözüm olsun diye müzakere istediklerini dile getirdiklerini belirten Erhürman, aynı zamanda bu bölgenin her isteyenin at koşturacağı bir bölge olmadığını, Kıbrıs sorununu salt toplumlar arası görmenin mantıklı olmadığını, dolayısıyla yapılması gerekenin ortak projeleri hem ekonomik hem de karşılıklı bağımlılık yaratacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini aktardıklarını söyledi.
Tüm bunları muhataplarına anlattıklarını ancak kendilerinin ana muhalefet sıfatıyla teklif götüren taraf olmadıklarını ifade eden Erhürman, bunları anlattıkları hiç kimseden olumsuz tepki almadıklarını kimsenin ‘söyledikleriniz olmaz’ demediğini aktardı.
Biz her türlü diyaloğu olumlu buluyoruz
Kendilerinin adaya dönüşünün hemen ertesinde yaşananları da olumlu bulduklarını, tüm bu anlattıkları ve fazlasının da ancak diyalog yoluyla masada olmak koşuluyla açıklanabilir olduğunu düşündüklerini dile getiren Erhürman, “Tatar tarafından ortaya konulan 2 devletlilik veya egemen eşitlik veya 3D, ne şekilde söylenirse söylensin bunun şuanda uluslararası toplumda kabulü yoktur” dedi.
Burada kapsamlı bir çözüm olacaksa bunun zemininin Güvenlik Konseyi kararlarındaki zemin olduğunu muhataplarının tavrından da bunu bir kez daha gördüklerini söyleyen Erhürman, bir muhataplarının “herkesin Güvenlik Konseyi kararlarını beğenmeme, sevmeme hakkına sahip olduğunu ama bir kişi asla bu hakka sahip olmayacak o kişi de BM Genel sekreteridir” dediğini aktardı.
Erhürman, Tatar’ın katıldığı yemeğin de bu nedenle gayrı resmi olduğunu ama CTP olarak bunu olumlu bulduklarını, kendilerinin ne olacaksa olsun çözümün diplomasi, diyalog yoluyla ve masada bulunabilecek bir şey olduğuna inandıklarını vurguladı.
Bu yemeğin sonucunda Guterres’in açıkladığı daha geniş kapsamlı bir toplantı yapılması fikrinin de kendileri için değerli olduğunu söyleyen Erhürman, “Kıbrıs Türk halkının özne olması ancak diplomasinin içinde olmasıyla mümkündür” dedi.
Erhürman, Türkiye-Yunanistan yakınlaşmasına da değindi. Erhürman, 8-10 aydan sonra yaşanan hareketliliğin ve bir süredir Kıbrıs sorununda hareketsizlik var gibi görünse de dünyanın farklı bölgelerinde ciddi çatışmalar yaşanırken gayrı resmi de olsa böyle bir yemek organize etmesinin ve bununla yetinmeyeceğini söylemesinin BM’nin de Kıbrıs sorunundan uzak durmadığını kanıtladığını belirtti. Erhürman, “Yaşananlar gösterdi ki tarafların hiçbiri sürecin tamamen çökmesini tercih etmiyor” dedi.